Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dön geri

 Nerdesin bilmiyorum nerde olduğunu  Nasılsın iyi misin lütfen söyle  Gitsen de bak benim için yıldızlara  Uzakta olsan da aydınlatırsın karanlığı Bir ara vermemiz belki de en doğrusu  Bilirsin yaklaşırsan yakarmış güneş  ama sakın unutma ağlayan gözlerimiz  Sular ve büyüyecek bizim aşk bitmiz  Ama benim aldığım nefes haram  Nasıl yaşanır sensiz bilmiyorum  Özlüyorum deli gibi özledim her şeyii  Dön geri  bekliyorum sevgilim  Nedensizce kırılan kaplerimiz artık  Şevkatlerin ıssız duaların cenazesi gibi  Sebepsizce terk edilen bu aşk sahipsiz mi  Nasılda korkakça bıraktık bu sevdayı  ama sakın unutma ağlayan gözlerimiz  Sular ve büyüyecek bizim aşk bitkimiz Mevsimler bitecek ve dik duracakmış  Söz vermiştin bana lütfen onu hatırla

Aşkından bir damla

  Bilemezdim bir şehir nasıl yok olur böyle  İnanamam beni böyle bırakıp gittiğine  Nefes alamam dayanamam dur nolur gitme  Yaşayamam acından kahroldum yar  Duramam kanamadan dur bolur gitme  Yaşayamadım hasretinden mahvoldum yar  Yar o yeşil gözlerini Unutamam ben asla  İnanmam sevmediğine  Yazsa da romanlar  Islandım ah yağmadan deli dolu yağmurlar  Sırılsıklam etti aşkından bir damla  Bile bile kırıldı gönül dindiremedim  Yandı yüreğimiz ben söndüremedim  Gel demiştin ah aptal adam ben gelemedim  Şimdi hiçbir şekilde sana çıkmıyor yollar  Gel demiştin her seferinde ah ben gelemedim  Senden hep hatıra taşıyor bu sokaklar 
 Kime ne anlatacaksın  Düştü yaktı yeri yangın  yer dediğin beden beden dediğin bir ben  Ne diyorsun  Yani sen ateştin de ben mi yandım  O cehennemin içinde  Üstüm baş yırtık ve utangaç bir çocuk iken  Onca utanmazlığımla adını mı haykırdım  Bir el mi uzattım ki tut diye  Ne diye bu dağlar kar tutar habersiz  Sen ne diye çağlarsın  Bilmezsin yükseklerde sürünen bu halim senden  Açtı elin göğe dur hele yıldızlar yalnız ve yalnız senin göğsünde bir çember  Uzakta durdun uzun  Karanlık ve ay bir seher  Susulmuş rüyaların nazarı yahut korkusu  Gel kızım dindir şu ebed hissiyatın yokluğu  Sen değil misin benim nicelerdir sorduğum
Karla kaplı karanlık gecelerinin birinde yırtan bir yıldırım düşüyordu  Meçhul geleceğe yol alan mazisi kıt ve öksüz bir yetim üşüyordu  Hiç bilmeden kimdi onu var eden içinde bir volkan ateşiyle  Sıktı yumruğunu nedir bilmeden öfke kusuyor  Benliğinin sancısı içinde belki birini doğuracak  Güneşli günlerin birinde o öfkesi soğuyacak  Ya inanırsa evrenin onun için böyle delice döndüğüne  Bu rüzgar yoksa neden onu hor görüyor da dövüyor  Bir yılka peşinde koşmaktır belki de özgür olmak  Yoksa yükseklerden uçarak uç bucak süzülmek mi  Sürünmek mi ayaklar altında sürülmek cennetten  Bir candır acıyan senin elinden 
 İnsanın can bildiği ömrüm ve hakikat olarak ölse ömrü olacak  Sıcak bir kucak yaslanacak bir omuz ve barınacak yuva  Aklında var ettiği gönlünde yer ettiği canına yar ettiği  Şimdi baktığın ve var olmayan bir yıldız gibi göklerde  Kişi düşü kurar hayatı yaşar imiş geçmişi ise köz Zamanı alev alır bu işe şaşar imiş geçmişi ise söz  Bini birden sel alır gönülü aşar imiş  hatırda  kalan imiş bir çift yeşil göz Ruhum seni alan yellerin peşinde koşulur mu? Düştüm  Sükut zehir oldu yuttum  Belki umuttum  Ruhum seni kaçtığım o gecelerinin sisinin birinde  Gizli. Düştüm hayalinin çalındığı o seher mateminde  İzdi. Sezdi kararmış  gözlerin görmediği susunu  Koşulur mu seni alan yellerin peşinde  Koştum.
 Anlamaya çalıştım ne ve neden nasıldı  Önden gider yargılarım ilk önceden asıldı  Çocuk tutmak istemişti gökyüzünde bulutu  Oldu onun için uçurtması bulutu  Yıldızlar ne güzeldi yerde ateş böceği  O karanlık prensesi aydınlatır geceyi  Arı dinmek bilmeden peşlediği çiçeği  Bilse bile bal için olur muydu fedai  İşte her şey gibi bu da kara düzen yazılır 
Ahı vardı anların anlaşılmamış güzelliği kaldığı için sonralara  Sonraların o hasretli bekleyişiyle vuslatı seherden  Mazi gök renginde ve asmin üzerine işlenmiş resmin kızıl  İzlerini taşıyorsun asırlık aşkın  Nasıl yazılmış umursamadan kadere bir isyan gibi ey sevgili.
  Daha elini açmamışken çevrilmişti geri Bitmişti feri gözlerinin gördüğünden midir Bir sır yutkunursun gerilmişti bir an olur Viran olanı kül olanın peşinde histeri Bir iz sessiz karda yürüyen kurt misali ey bu başımın belası erkenci zemheri Zehir görülmemiş gönül lakin bakılmış Şaşkın evvelsiz yürümüş istikbale Acımış. Bir ömür lakin yaşanmış Sonsuzun hasretiyle alınacak son nefes Bu kez fark edilmiş çare ve siz sayın sevgisizler Bazen bir an dediğin bir hayata bedel.
  19.47 Bir eylül ikisi Bir ben eksilir benden Yalnız hissettiğim varlığını bilemediğim Ölmeden yaşamamış Gitmeden varamamış yaşanmamış yaşanmışlıkların Acısı ağrısı sızısı bir eylül ikisi bir bir ekilir bedenden gördüğüm karanlığı ve tattığım kahveyi bir eylül ikisi 19.47
  Bir gece vakti huşunun üzerine perde olmuş korkunundur dur yakamoz Berceste efkarın ahvalime canhıraş sövüşünü sustum ey yoz Kalelerin kulesine yükselirken saklanmış umut Bu benim hakkım diye çığırmış saklı şarkıların namesinde sır iken Gizin aşikara dönüşünde saklı.
  Bir yol yürüyordum vakit biraz erden geç Hedefe gidiyordum sözüm bir uzaktan yakın Zamansız üşüyordum aklım aklımdan sakın Yoksa hani kuş arsız arsız şarkı söyler Kalbim evrenin merkeziymişçesine büyük bir patlama Yıllar geçti tüm herkes herkesten uzaklaşır Hayat bir tezahürü müdür zevkin sefanın Biz olabilmek için benden geçenler nerede? Vefalı yarın özlemi sardı birazda sandal Rüzgar götürdü o yüzden güzel şans saydım Kader nasılda kanat çırpmanın önüne geçiyorken Gelsin ne geliyorsa senden oda başımın tacı.
  Öldüm mü istemsiz Tutmuyordun elimi düştüm uçurumdan Nasıl böyle bir öyle bir böyle Razıydım hasretine Vurdum vurgun oldum Bam teline söyledim sözlerin en acısını Hür dedi bağlanmamış olmalıyım Uçmalıyım göklerin tozunu yel olduğum Ya bir damlar kanın toprağın yağızı Bir saz çalar aşığın inler der Aşığım.
  Bir an oldu aklıma sevdiğim düştü Hayat bir yanda kaldı en güzel anı düştü Dağları yıkacaktı sukutun durdurdu hüznü Ya dedim aklına bir güzel semanın nuru varsa Öyledir ya umut bir aşığın kesesinde az öz Yıllar geçer yollar geçer kınında kalır söz Söz sana baharın müjdesi sevdanın köz ateşi Göz sana anlamın objesi sevdanın göldeki Bir kuğunun kanadına yazılmış bir tutam şiir Bilir yar Bilir yar ben ne derde derdim tüm vukuatım sana geçti Gönül perdemden gam dolu rüzgarın yıktı esti geçti Yazık mıydı sana bir ömür yetmez oldu vuslatın Varılır varılmaz bundan ötedir gurbetin Özleminden bir blu oldu dedim hayrola ben kimim Varamadı ayaklarım yanına bir ben kaldı kinim Ya bu baharda geçerse yaprak düşerse of ki ne of Yüce dağlar yıkacağım volkan olup yar olup Kalmadı bir tek şey şerrin vurdu da yıktı Dur be can Gönül bu uğurlu uğursuz Vursan da kırsan da sana eğilmiş Bir başak Ve benim için bir hiç Uğruna harcanmamış bir yaşam
  O son darbe de kabullenilecek Tıpkı öncekiler gibi Üzerimde kurulan baskıya dayanamayıp istediğime yürüdüğümde fark edeceğim o yolda yapayalnız olduğumu Fark edeceğim Sonra bir takım suçlamalar yöneltilecek tarafıma Hiç olmadan adalet hiç kalmayan umut sanık sehpasında ben edilmek istenen idam ama bir an var ki Üzerinde tonca ağırlık altında yüreğin inler durur olmaz duyan
  Günlerden birinde yorulmuş bedenime bir güneş açar gibi oldu biri Başta dinlemedim sonra dinlediğim günlerin ağırlığıydı dibi Onlar öldüler kuytu köşede kimsesiz biçare bilinmez hislerim Uzun uzun baktı uzaklara ufukların üstüne çöktüğünde Bir doru semaya şahına bir sitem edip demişti İşte ben Hiç bilmediğim ben neyim.
 Başladı mı hikayemiz tam zili çalmışken  Uğurluydu gelişin ben hayattan vazgeçerken Sen bir gülümsemeyle geldin hatta yanıma  Ellerimi tutunca başladı karıncalanma  Ben ne yapar ederim hiç bilemedim Uzaktaydın ama sanki de dibimdeydin  Seni gözler dururken bir akşam ansızın Ellerinde sandviçler  park gezileri  Bulutlar gökyüzünde ellerin ellerimde Utanırdı gözlerim gözlerine değince  Sarılırken çıkacak gibi olurdu kalbim En güzel günlerimden bir müjde Bazı zamanlar olsun gelecek bizim olsun Uğruna gözler ıslansın yaşla dolsun Sen sakın ağlama gülmek sana yakışır Eğilip kulağına aşkımı fısıldadım
Bir yerlere koymaya çalışırsın yerler dar gelir. Göklerde sandığın gün olur yar gelir. Ben bilirdim çiçeklerin kokusunu dağıtan rüzgarı. Koşardım sana amma yüreğe ar gelir.
Küçük şeylerle mutlu olan bir çocuk gördüm Bir nebze idi tüm heyecanını sığdırdığı telaşa özlemim Tüm cihanda koştum sonra yoruldum durdum Şahit oldum kanlı bir savaş ve kutlu kir doğuma.
  Bir dizi şiir söyledim Ve tokluğa yetecek yemek. Bir ömür ben böyle idim Bir son ve bin çelenk.
  Ne istediğini bilmeye bilmeye Düştüğün cenge Ey şanlı hırsın gözlere çektiği perde Bir bahar akşamı bahsi geçti o derin yar Yufka yüreklilerin Kendini dahi düşünmeyenlerin elinde Oldun mu aşk
  Bu ben değil miyim tabi ki maske taktım tatlım Üstümde geçmişim bir zincir gibiydi kırdım attım Savunmak zordu hattı bende savundum sathı. Çünkü hakkında ki düşüncelerime ket vurmam lazım
  Ve sana söz verdiğimi yazmakla başladım Aslında birazcık selam biraz hal hatır Hep istemişimdir aslında böyle sahipsiz bir şiir İstediğine yürü çalış çabala didin Dünün rüzgarı taşıdı mı hasreti vuslata Eski bir hikaye biraz gür biraz da kaba Tek bir nefes gibi bir can hayatta rüzgar Ordu kurarmış aşk yaylada Parlamış bir anda öyle çokta masum olmayan bir yolun Ucunda ki katı günah bir bir parçalanmış Zor olmuş tıpkı doğum gibi ölüm.
  Her şeyi tattım bu hayatta bir yönüyle Acıyı zorla yakana yapışmış bir halde çıkış yolunu bilmediğin bir hengamenin acizliğini hissettim hem de öyle böyle değil Bitsin istedim bu hayat ki zaten bitecekti Burası tamda yeri diye düşünürdüm İnsan dediğin hayat denen rüzgara can denen nefesten başka neydi ki Unutulacaktı tüm dünler geçer birer birer Ya yarın Meraktan başka ne olabilirdi ki insanı hayatta tutan İçindeyim karışık duyguların Bir yanım diyor kes kendini Bir yanım hizmetinde o hiç gelmeyecek umutların Ölümü düşünürken çoktan unutmuş doğumu Ağlayan kan içinde başlayan hayat yolculuğunu Olur ya bazen gökkuşağı tüm o karanlığın yağmurun ıslaklığın ardından Görülür tepede bambaşka yollar Oysa ben ne rahat bir adam kendi kendime Gülen yüz bazı bazı ne kadar acı Akar ırmak doğar güneş gelir başa Bildim ben ölüm var tek huzur Böylece gelmiş hayat ve geçiyor Ya o papatyaların olmayan hatrın da Yitip gitseydi küçük ömrün tam cefasına İnleyen bir yiğit düşe...
  Böyle dönüp geçmişe bakıyorsun Nelerden vazgeçmişsin Ortak bir yerlerde buluşabilmek için Bir kanadın var kırıp atmışsın Geriye kalmış bir tek sürünmek Hani yıllarca yalnızlığınla var ettiğin o odanın kuytularından sürülmek İnsan tek başına dünyaya kafa tutuyormuş da ama işte tek başına Hesapsız durumlarda ansızın defterin dürüldü iki elin sesi varmış ama kuru gürültü İnsan anlar mı nasıl geçtiğini ömrünün Kaçıncı kışta az kalır gelecek geçenden Keşke dedim bilebilseydim Yaşadığında yaşamadığında anmış ömür.
  Öyle durup dururken Akıyor gidiyor gibi yıllarca kök salmaya çalışmış toprağa bir parçan bir parça candan gidiyor gibi Umutlu düşlerin yerini alan hezeyan Artık doğmayı bıraksa mı güneş? Gelmesin öyle sahte gülüşle Bahar Ne kadarda kolay kandırıyor insanı Yalancı papatyalar
  Bazı insanlar bilemez nereye gideceğini Yalpalar dururken Düşer girdaba Kendi var ettiği. İşte böylece geçiyor ömür dediğin.
Sade bir selam verip geçecektim Gündüzü peşler gece ve karanlığı aydınlık Öyle gibi olağan akışına uygun hayatın Var ettim kendim özleyecektim Sen biliyorsun nasıl yok olur binlerce şiir Hiç var olmamış gibi hissettiğim Yaranın kanayanın kalıyor izi Hiç var olmamış gibi yok ettiğim. Öyle ederken gürültülü Hayat denen rüzgar Solmaya yüz tutmuş gülü Görsem de hatırlarım ilk baharı Belki böylece vazgeçilmedi
  Nasılda yok etmek istiyorsun Erisin güneş görmüş taze kar gibi Yarda açmış bir filizken Dökülsün heyelan bir yalan gibi Eksik insanlar derdim hep Kopan parçanın ufkunda yaşlı gözlerle bitmek bilmeyen bekleyiş insanları Yitik insanlar derdim hep Kaybedene kadar var olduğu bilinmeyen o ruhun parçaları Ah dedi sessizce Duymamalı kimseler sahi İşte ben dedi kendi kendime bir ömrün sonundayım Zorundayım bu yaşamak denilen gel gitlerin arasındayım Baktı gökyüzüne Sus pus İsyan dediğin nasıl olur ki Ben mi istedim dedi istemedim batsın yerin dibine senin o sahte cennetin Düşündü çocukluk hayal gibiyken Uyku tatlı mı tatlı Zaten bitecekti hayat Nasıl başladıysa öyle Sen istemeden
  Ben tüm işkencelerden geçmişken Bana mavi olmayan göğü anlatma Dinmeyen bir sızıyla sol yanımda Bekliyorum gittikçe yaklaşan o sonu Bu gece yatağıma aldığım hüsranın Kuyusunu kazmakla meşgulken ben Bir ses duyulur oldu uzaklardan fakat sessiz 'Bir insan asla olmamalı bensiz' Vefakardır gönlüm niceleri kan kustu Ne yalancı şahitler gördü de sustu İnsanlar riyalı ve bu havalarda puslu 1 parça ekmeği bölüşmenin hasretiyle Yaşayıp ve ölmenin vuslatıyla artık hiçbir şey beklenmiyorken Delilerin çehresine bakılmazmış yukardan İndir dedi deli tüm tasanı bulutlardan
  Bazı sikik şehirlerin silüetine bakarken kurduğun düşler ki özellikle yabancı şehirlerin Uzaksın ve fakat tüm şehir ayakların altında Kafanı birazcık kaldırsan gecesinde tüm sonsuzluk orada ve fakat korkutur o O sikik şehrin gecesinin silüetinde bulmak için kaybedilen vuslat için özlenilen şey modası geçmiş bir aşkın ve gayet güncel yalnızlığının varlığına vardığında ki o bıkmışlığın Nasıldı o Hani bir rüzgar esiyordu da sen o düş denilen yaprak O sikik şehrin gecesinde O sikik şehrin Tüm gelmiş ve geçmişinde saklandı Var olmak mesele değil aslolan yok olmaktır.
  İstiyordu bir gül olsun dikensiz Gündüze kim aydınlık der gecesiz Akıp geçer zaman zamansız yar gelecek bana birgün.
  Beynimden vurulmuş gibi soluk korkak duyguların uğradığı çocuk muyum Bir cüret eder gibi haykırıp sevdiğimi yardan kovulmuş muyum Geçmeden denizlerden uğranmaz diyarlardan yorulmuş muyum Öğrendim bir ömür nasıl geçerdi boşa Kelimeler hep anlamsızmış şöylece susmadıkça.
 Hiçbir şey bilmiyordum  Yanıldım  Ta ki yanılmamış olsaydım  bildiğimi sanardım Sahi bildiğini sanıyorken  tanrı gibi  Yükseklerden konuşmanın izahı  Yanılgı... Ben zaten eskiden de biliyorum sanardım  Biliyorum dediğimde denilene kanardım  Arıyoruz hepce en iyiyi  Baştan söyleyeyim ben o değilim. Yaşım 20 sorumlu tutma beni 20 asırdan  Birkaç yaşama tanıklık edip  Hepsi hakkında susup  Gideceğim... 
 Bunu tut  Sakın bırakmayasın  Ya tutarsa deme oğlum bunun tutmaz mayası  Bizim güneşimiz doğmaz ayla kalasın Cebinde her daim tutmalısın bilet parası 
 İsyanıma bir renk katmak üzere geldiğinde  Kırlangıçlarla bu hüzünü sohbet ederdik  Öyle dururken bu pak güzellik karşımda  Koca gökyüzünü bendime zindan ederlik  Bu kasvet bir gün beni öldürecek  Yaşayan bir ceset  Hayaller ve umutlar gece tesellisi  Olmayan bir gelecek  Geldiğinde buna hazır olmalısın  Vardır baharı her kışın  Bu devran döngüdür devran dönecek 
 Göğüslerime birden bire batar oldu nefesim Kim bu ağlayan çocuk nerede dağların efesi  Sözlerin şimdi bin deryanın feryadı  Döver aman dinlemez çocuk kıyılarımı  Ben gün oldum kızıllığıma denk geldin Taze filizdim sonbaharıma Ebemkuşaklanınca mavi göğe perden kapalıydı Cehennem feryadı bir aşığın amanı. Mecbur mudur gözlerin bakılıp meczup edecek Bir gün sen için bin asır çile çek  Cismimde sevdiğim asırların tarihi  Sonsuz yok oluşlarımın şahidi  Bir güz akşamı buğulanmış camları  nefesinle silerek izlemek vardı  seni Evinin penceresi gözlerimden bir dünya  kurdum sana, yurdum sana...
 Beni dinlediğini biliyorum bu en güzel olan şey  Şimdi sense oldun benim için zamanın leydisi  Yanındayken oluyorum birazcık çapulcu birazda bey  hızlanıyor nabzım ve ben bundan alıyorum epeyce keyf  Çokça zaman önce gitmiştim şimdi senle döndüm kendime  Dönmeliyim bir asır geriye sırtımı fütursuzca yeşile  veripte saymalıyım yıldızları  Gelmelisin bir asır geriye gözünü donatıpta yeşile  bakıpta kıskandırmalısın yıldızları  Beni izlediğini biliyorum bu en güzel teşvik  uymalıyım diyorum şimdi adabaı muaşerete  Hayalini kuruyorum gözümü açtığımda sabahların  karşımda ay parçası yüzün bir demlik çay ve gazete  Kırların ortasındayım kırağı pare pare  Ve şarap içmiyorum güneş en tepemde  Yaşamalıyım diyorum bu anı yaşamalıyım sadece  Rüzgar dualarını  üflüyorken  yüzüme   Sadece var olmaktan ibaretti her şey ve bende birden şimdi seninle varoldum  tüketiyorken bulmuştun beni her ş...
 Ne varsa içinde büyütüp yaşattığın  Eşiksiz acılarla doğurduğun Bundan böyle yetmemiştir yurtluğun. Artık soğukça bir mezar olacaksın. Çünkü sen. Bir kadın değilsin doğuramazsın. Doğurduğunu içinde yoğuramazsın. Doğursan da bir türlü doyuramazsın. Sana kalır dağların o ıslanmaz karı  Düşen ağlayan annenin yaşı. Bundandır umut artık düşman.
 Anlamsız yaşamak yaşadıkça anlarsın  Bu sevdanın yükünü taşıdıkça ağlarsın  Bakarsın etrafına kim senin yanında  kısırsın efrahına kimsesiz kalınca  kararsız kalmak geçmişin arasında  Ararsın sen bak bir bahar akşamında  naparsın zor bak ayrılık arkadasından  Ağlarsın yar bak ben buna dayanamam  Kimse bilmiyor neden özledim gözlerini git desemde dön geri kahve gözlü sevgilim tutamadım ellerini hayata tutunamam ki  son kez olsa da gül bana eskisi gibi.
 Bir yangı taşıyorum  yüreğimde sorma. Binbir ayrı dil verecek cevabı sana. Yiyip içtiğin topraklar şimdi kaynar. Yavru mu kaldın şimdi aslan ellerde  Sokaklar insansa bir dağ etmez  Bir dağ yüceyken bir yar etmez. Ölenler birikse bir sağ etmez  Diri misin anca koz alev içinde. Ben dedim anım geri de kaldı  Anılar bıraktı içimde sancı. Sevdalar hasrete gebe kaldı. Doğmadı vuslatın öksüz müsün sen.
 Görmezden geldiğişmiz bir çok ruh var etrafta. Efrah hayal olmuş hayal suküt etmiş fark etmemiş  gençliğimiz harcanırken öğüt vermiş yaşlılarımız  ki bir çoğunda haklı olsalar bile ben hiçbirine alışamadım. Süslü cümleler bir çoğumuzun hakkından geldi rahatlattı  tabi Bu arada hak denilen şey orospu oldu  Bir çoğunun altına aldığı şey bizim hakkımız  tutukluluk yapmıştı sanki aklımız bende  bundan şaşkınım+  Süni tebeşirle yazılmış sanki hayatımız farkında olmadığın  şeyden dolayı müzdaribim ki buda  müptezelliğe  Katlanılır olması için hayatın derin bir uyku gerekiyor ki onuda benim yerime milyonlarınız yapıyor  Benim şikayet ettiğim düzende bir piyonsun  Onurlusun şereflisin tabi ama salaksın. çünkü sana ne yapman gerektiğini başkaları söylüyor  Yat kalk çök çömel domal ve şimdi al ağzına. Fark etmediğin üzere bir çoğumuz palyaço  Bazılarımız dürüst ve bundan dolayı para alıyor  İzbe sokaklarda sükut etmi...
 Gezdim gördüm ben hiç dolanmadan  Yalan olur bu şehir  Bak ben ne dedim. Şimdi eski insan haydi kayda girsin. Dertler saymakla bitmez şimdi salla gitsin. Bak bu görelilik dostum kimine göre postsun  Kimine göre postun para ama kimine göre boşsun  Çabaların takdire layık mı sence ?  Bunu bir kağıda artık resmetmeli mi  Yürüdün ama yolun yok pes etmeli mi ?  Hayat pandik atıyosa sana rest çekme li  ?  Bunlar olmayan satırlar gerçek değilim. Başın zora düşcekse de gelcek değilim. Delinin ili mi ben deli miyim değil Duyuyosan bunları bu demek evimdeyim.... Bir çok kere tokat yedin onlarında  Bigün gelir canı çıkar onlarında. Vurulup düşersin onu anlarımda. Başın eğilmeyecek 
 Bir bahçe vardı önümde ve bir kaç nesil. Bir çok kahkaha vardı ve bir çokta hikaye geçmiş hep yad edilir gelecek umut deposu. Yalnız şuan zihinlerde kaldı fasosu. Bana tavır yapan bir yaşlılığım var henüz yaşamadım. Ardımda koca bir çukur kaldı dahaca geçemediğim. Bugünüm dünümden şikayet edip sessiz kaldı yarınıma  Dünüm kendi başına diyip halim yardım etmez yarınına. Yaren candan öte diyip düşer oldum yarına. Hayran hayran bakar oldum nefes alan ahvalına  Bir kelebek ömrü oldum güneş daha yeni çıkmış  Zaman durmuş ırmak akmamış ve başkaca şeyler  Ocağım dumansız   dumanım ateşsiz  ızdırap sebepsiz. mahpus kelepçesiz körlenmiş karanlıksız   sancı var aralıksız.  ben varım bense sensiz zaman var ama ıssız
 Ben gam sürer dünyaya zevke terk ederken Bir mevsimi diğerinin üstüne koyamaz  Yeşilin sen tonunu gözlerinde fark ederken  Yelkovan akrebi asla kovalamaz. Bırak eskimeye bakışlarını  Yıllansın da hatıralarıma bal olsun  Deli dolu çağlar hırpalasın da gençliğimizi Dibi gök sanılan denizli yar olsun. Eski gurur acıdan yenisi onun korkusundan  Acı bizim sevgilimiz korkan lal olsun 
 Bir derin yardır bakmaya korkarsın  Bilirsin düşersin ahvale düşersin  Kolun kanadın düşer de kırarsın  Geçme dalga sende bir gün seversin  Sende bende bilsem biz neden ayrı  Nefes alıp vermek hepten ziyanlı  Sen bir yana cihanı bir yana  Senin vukun derinden derin bana 
 Herkesin melek olduğu yerde beklenir  Yağmur olmalı bir kuraklık ardından  Dert bir değil peşi sıra eklenir  Okunmaz bir tanesi suratımdan bir an  Düştüm kaldır, bilirsin ben şeytanım  Yarattın şeytanı bir de varsın iddaa ederken bilirsin ben bir şeytanım  Var dediler yoktum. Çok dediler azdım  yaz dediler yazdım  Ömrün bir nefese değecek değil  Sarı çiçek çoktan solacaktı da  baharın adı var diye solmadı  Kışın kar tanem erir erimesine  Bir sesine zühretmiş  Pir durup şükretmiş yar sen ne güzel bir şarkısın  Söylenir dudakların mühürler zaman Zaman oysa sen ne güzel bir algısın  Bin seneler söylenir durur durmazsın. Aklım gitti benden de dur diyemedim  Desen de ne çare  Aptal gel beri susarak sürgün  Bir gönül ah eder mi ? Ne vakit böyle.  Şimdi yükselerek bir de söyleyim  kendim gelmedim de  kendim giderim  Bu deli başı sonsuz kuyular atsan  Ah eder mi yolum sonun o...
 Bir surette gördüm suretini  Bir denizde düştüm dalgana  Bir asırda çektim hasretini  Bir çukurda kavuştum vuslata  Sen ahrette bulursun dengini  Bende başka rastlamamışım  Hır çıkarmış sessizce  Yutkundun genizde  Bir söz kalır dilinde  Konuşamasın